4 Ocak 2008 Cuma

ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI

Bale dansçıları, sanatçı unvanıyla Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü (Ankara) ile bu kuruma bağlı Opera ve Bale Müdürlüklerinde, ayrıca özel bale topluluklarında görev alabilir. Bunun dışında, eğitici olarak Devlet Konservatuarları ile özel bale kurslarında çalışma alanı bulabilirler. Kültür Bakanlığı'na bağlı bir kurum olan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'ndeki orkestra, opera ve bale sanatçı kadroları her yıl Maliye Bakanlığı vizesi ile temin edilmektedir. Dolayısıyla yıl içinde Kurumun açtığı bale sanatçısı sınavına müracaat çok fazla da olsa ancak uygun görülen kadro sayısı kadar sanatçı alınabilmektedir. Devlet Opera ve Bale Müdürlükleri halen Ankara, İzmir, İstanbul ve Mersin gibi büyük illerde bulunmakta bazı illerde de kuruluş çalışmaları devam etmektedir.

Bale dansçısının görevleri

GÖREVLER - Sahnede canlandırılacak öyküyü okur, - Rolünü canlandıracağı kişinin duygu ve düşüncelerini özümler, - Yapacağı hareketlerin figürlerini öğrenir ve bunu egzersizlerle geliştirir, - Ekip halindeki prova çalışmalarına katılır, - Gösteri günü vaktinde gelerek kostümünü giyer ve makyajını yaptırır, - Sırası geldiğinde sahneye çıkar ve figürlerini, müzik eşliğinde, ayak parmakları üzerinde zarif hareketlerle dans ederek yapar. Hareketlerinin müzikle ve diğer oyuncuların hareketleri ile uyumlu olmasına çalışır, - Gösteri bitince, diğer oyuncularla birlikte seyircileri selamlar. (Sahnede tek başına, bir eşle veya dans grubunun üyesi olarak figürlerini sergiler.)

Bale hakkında genel bilgi

Bugün bundan anlaşılması gereken, sanatsal bir biçimde ve kendine uygun teknikle yapılan sahne dansıdır.
İster bir opera eserinin bir parçası olarak ya da sadece başlı başına bir dans eseri olarak olsun ister oldukça ciddi, ister içerik olarak neşeli olsun diğer sanatlarla ilişki içerisinde; örneğin, müzik, pandomim, dekor, aksesuar, ışıkla vücut bulan sahne dans sanatı.
Sahne dansının ilk klasik biçimlerini 15.yüzyılda İtalyan prens saraylarında görüyoruz. Doğumgünleri, düğünler, turnuvalar, davetler ve büyük şölenler artarak daha fazla sayıda kadın ve erkeklerin oluşturduğu geniş toplulukları bir araya getirirken, her saray da kendi kültürünü oluşturuyor ve geliştiriyordu. Bu tür geniş toplantılarda teatral konular çoğunlukla müzikle, şarkıyla, dialogla ve her şeyden önemlisi dansla işlenir oldu. Bu tür etkinliklerde en çok sevilen şey de mitolojik içerikli konuların temsiliydi. 16.yüzyılda bugünkü balenin ilk biçimi Fransa’ya Fransız Sarayları’na da girdi. Burada da yavaş yavaş zirveye taşındı. 1581’de Beaujoyeux’nun Versailles’deki ünlü koreografisi bale sanatının önemli bir nitel değişiminin başlangıcı oldu. “Ballet Comique de la Reine” Margarethe von Lothring ile Duc ve Joyeuse’nin düğünü için yapıldı. Gerçi 1473’de Roma’da, Kardinal Riario’nun mitolojik bir dans oyununun icra edildiği tarih sayfalarına bir not olarak geçmişse de bu konu da detaylı bir bilgi elimizde bulunmuyor.
Ancak; belirttiğimiz gibi Beaujoyeux’nun ünlü koreografisi “Ballet Comique de la Reine” genellikle dans tarihçileri açısından genel manadaki bale sanatının ilk ürünü olarak kabul edilir.
“Ballet Comique de la Reine” adından anlaşılması gerektiği gibi Comique (komik) bir eser değildi. Burada Comique, eserin drama yönüne yapılan vurguydu. Bu dönem aynı zamanda “Barok Dönemi” olarak da tanımlanır. Ve bunu Rokoko Dönemi takip eder. Rokoko Döneminin balesini karakterize eden en önemli şey artık bale eserinin bir konu üzerine oturtulmasıdır. Bu dönemde Jean Georges Noverre ve Gaspario Angiolini döneme damgasını vuran iki büyük ustadır. Ancak 1661’de Fransa’da kurulan “Academi de Danse” sahne dansına belli bir sistem getirmiştir. Bu akademi her şeyden önce “Maitre de Ballet” diye tanımlanan bir fonksiyonu ortaya çıkardı. “Maitre de Ballet” lik bir yandan koreograflık ancak diğer yandan da yönetmenlik, bale eseri yazarlığı, dans öğretmenliği hatta egzersiz hocalığı gibi sahne ressamlığı birçok fonksiyonun iç içe geçmiş haliydi. Yani “bale ustalığı”dır bu kısaca…
Bu durum, bu konuda görevli kişiler arasında rekabetin doğmasına yeni değişik dans adımları ve figürlerinin hatta tekniklerinin ortaya çıkmasına yol açtı.
1681’de Beauchamp olanaklı görünmeyen bir çıkışla bale sanatını kadın dünyasına açtı. Bale sanatına diğer yandan en büyük katkıyı dans yazılımının bulucusu Feuillet, 1699’da yaptı. Bu yenilik uzunca zaman bale dansı tekniğinin temelini teşkil etti. Bale sanatı 18.yüzyılda J.G.Noverre’nin teorik yazılarının etkisi sayesinde yeni bir gelişme safhasına girdi. Noverre özellikle Viyana’da Ch.W.Gluck’la yaptığı müşterek çalışmalarla sürece damgasını vurdu. Barok Bale’nin teknik ve dramatik akışı böylelikle eskiyip çözüldü.
1830’larla birlikte “Romantik Bale” dönemi başlamış oldu. Bu aynı zamanda büyük kadın dansçıların da tarih sahnesinde yer alması anlamına gelir. Maria Taglioni, Fanny Ellsler (Slav ve İspanyol halk danslarını sahneyeElssler taşımıştır) v.d. bu dönemin ürünüdürler. Bu aynı zmanda parmak ucu dansının da doğduğu dönemdir. Parmak ucu dansı, romantik-duygusal hislerin ifadesinin ürünüdür. Böylelikle masallar, destanlar bu dönemde daha nitelikli ifade edilmeye başlanmıştır. Dönemin kadın dansçıları bir yandan yeni teknik katkılarıyla sanatın gelişmesine ivme katıyorlar, diğer yandan da fantastik –dramatik katkılarıyla etraflarına cesaret saçıyor ve böylelikle tüm dansçıların önüne yeni teknik ödevler koyuyorlardı.
Bu dönemde Richard Wagner ‘in opera tarzı da baleyi opera sahnesine taşıdı. Ancak, bale onun opera sahnesinde üvey evlat durumundaydı. 19.yüzyıl 2.yarısından 20.yüzyıla kadar balede yeni bir gelişme dönemi yaşandı. Buna en büyük etkiyi Rus Bale’si yaptı. St.Petersburg’da doğan ünlü ekip (Balet Russes) Dünya balesine her konuda büyük katkılar sundu.
20.yüzyılda sahne dansının yeni bir biçimi olan (serbest dans) ortaya çıktı. Bir kesim tarafından bu stil “Modern Dans” veya “Modern İfade Dansı” olarak adlandırılır. Bu türün ustaları I.Duncan, M.Graham ve Rudolf von Laban ‘dır.
Balede yeni sanatsal tür evrimindeki en önemli gelişmeler modern dönemde özellikle iki Dünya Paylaşım Savaşları arasında oldu. Bunları kabaca şöyle başlıklarla sıralayabiliriz:
a) Amerikan Modern Balesi’nin Balanchines belirleyiciliğinde ortaya çıkışı,
b) Genel olarak dans sanatına “Modern Dans’ın etkilerinin artması,
c) Büyük ve güçlü bale merkezlerinin; Moskova’daki Bolşoy Tiyatrosu’nun Leningrat’daki Kirov Tiyatrosu’nun ve Londra’daki Royal Ballet’in ve Paris bale çevrelerinin gücü yüksek rolleri.

BALE DERS PROGRAMIMIZ

Bale sınıflarımız haftada 3 saatlik bir eğitim programı olup;
Hafta içi Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma günlerinden birinde öğleden sonra 1,5 saat ve Cumartesi günleri 1,5 saat olmak üzere,
Cumartesi günleri 1,5 saat ve Pazar günleri 1,5 saat olmak üzere uygulanmaktadır.
Yalnız hafta içi ve yalnız hafta sonu programları da mevcuttur.

BALE BÖLÜMÜMÜZE İLİŞKİN GENEL BİLGİLER

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan onaylı bale diploması...
Profesyonel bale öğretmenleri gözetiminde pedagojik yaklaşım...
İlkokul öncesi 4-6 yaş, ilkokul çağı 6-11 yaş ve sonrası öğrenciler için temel bale eğitimi...
İleri düzey bale sınıfları (11 Yaş ve yukarısı)
Yetişkinler için klasik bale, modern dans, caz dans, karakter dans sınıfları...
Konservatuara hazırlık kursları...
Yılsonu bale resitali...

Günümüz türkyesinde bale

Dünya üzerindeki çeşitli halkların sanatları, onların kültürlerinin bir ifadesidir. Dans da toplumun kültürünü yansıtan unsurlardan biridir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte sanata verilen önem yeni bir boyuta geçmiştir. O dönemde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en ciddi sanat eğitimi veren kuruluşu olan Devlet Konservatuarı Ankara'da kuruldu. Bu konservatuarın bale
yi de içermesi, hemen mümkün olmadı. Hükümet, Avrupa'nın önde gelen sanatçılarını Türkiye'ye çağırdı ve İstanbul'da Yeşilköy Bale kursu, Ninette de Valois öncülüğünde kuruldu.Bale Akademisi 6 Ocak 1948'de açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan onay alınamama sürecinde, üç yıl, Bale Akademisi, Yeşilköy'de bir ilköğretim binasında barındı. Daha sonra Yeşilköy Bale Okulu, Ankara Devlet Konservatuarı'nın Bale bölümü haline geldi. Sanatçı öğretmen Molly Lake, günümüz Türk Balesi’nin temelini oluşturan Meriç Sümen, Sait Sökmen, Gülcan Tunççekiç, Evinç Sunal, Rengin Taş ve diğer sanatçıları yetiştirmiştir. Ankara Devlet Konservatuarı'nda sahnelenen ilk baleler "El Amor Brujo" ve "Coppelia"dır.

Klasik Bale

Dans, mimik, müzik ve dekor sanatlarının ileri standartta birleştirilerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanabilir. Asıl eleman olarak kullanılan dans aslında İtalyanca dans anlamına gelen “ballo” ya da “balletto” sözcüğünden türetilmiştir. Görsel sanatların en pırıltılısı olan bale, özellikle küçük kız çocuklarının düşlerini süsleyen büyülü bir dünyadır. Disiplinli, özverili, algılamadaki gelişimin temellerini atan, alabildiğine renkli ve zevkli, uzun bir süreçtir bale eğitimi Bale, kuralları belli akademik dans tekniğinin, başka sanatsal öğelerle de birleştirilerek bir sahne gösterisi oluşturacak biçimde sunulmasıdır. Bale terimi, bu akademik dans tekniği için de kullanılır. Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde, dekor ve sahne giysileriyle sunulan, son derece titiz bir Dans türüdür. Bir bale, dans, müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir. Bale, Rönesans saray gösterilerinden ve bunları izleyen Fransız ballet de cour’undan gelişti. Bugün her kıtada ve çoğu ülkede bale toplulukları ve Bale okulları vardır. Bale sanatı Diaglilev zamanındakinden çok daha karmaşıklaşmış ve çeşitlenmiştir. Danse d’école’e her tür dans üslubu girmiş, öteki sanatlarla bale arasında çeşitli ilişkiler oluşmuştur. Klasik müzik yerine popüler müzikten ya da sessizlikten yararlanılan, giysilerin en aza indirgendiği ya da çalışma giysilerinin kullanıldığı, dansın kendisi dışında başka bir konusu olmayan bale tipi, günümüzde bu sanatta görülen yeni eğilimler arasındadır.
Günümüz Türkiyesi’nde Bale
Dünya üzerindeki çeşitli halkların sanatları, onların kültürlerinin bir ifadesidir. Dans da toplumun kültürünü yansıtan unsurlardan biridir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte sanata verilen önem yeni bir boyuta geçmiştir. O dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin en ciddi sanat eğitimi veren kuruluşu olan Devlet Konservatuarı Ankara’da kuruldu. Bu konservatuarın bale yi de içermesi, hemen mümkün olmadı. Hükümet, Avrupa’nın önde gelen sanatçılarını Türkiye’ye çağırdı ve İstanbul’da Yeşilköy Bale kursu, Ninette de Valois öncülüğünde kuruldu.Bale Akademisi 6 Ocak 1948 ‘de açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onay alınamama sürecinde, üç yıl, Bale Akademisi, Yeşilköy’de bir ilköğretim binasında barındı. Daha sonra Yeşilköy Bale Okulu, Ankara Devlet Konservatuarı’nın Bale bölümü haline geldi. Sanatçıöğretmen Molly Lake, günümüz Türk Balesi’nin temelini oluşturan Meriç Sümen, Sait Sökmen, Gülcan Tunççekiç, Evinç Sunal, Rengin Taş ve diğer sanatçıları yetiştirmiştir. Ankara Devlet Konservatuarı’nda sahnelenen ilk baleler “El Amor Brujo” ve “Coppelia“dır.

Bale sahne fotografçılığı

Bu güne değin fotograf konusunda çok şey yazıldı ve söylendi. Sergiler, paneller, seminerler, sempozyumlar yapıldı. Yeterli olmasa da fotograf albümleri yayınlandı. Üniversitelerimizde "Fotograf Ana Sanat Bölümleri" açıldı. Ama ne varki özel konularda ayrıntılı kitaplar ve makaleler yayınlanmadı.
Bu yazıda 18 yıldır bu işi bir meslek olarak yapan birisi olarak deneyim ve birikimlerime dayanarak ana kurallardan ve işin gizlerinden söz edeceğim.

Bale fotografcılığı geniş anlamıyla Sahne Fotografcılığı, kanımca nasıl Sahne Sanatlarının kendine özgü kuralları ve anlatın dili varsa, Bale Fotografcılığının da temel fotografcılık bilgilerinin yanında kendine özgü bir anlatım dili ve teknikleri, zorlukları olan çoğu zaman sanatsal kaygılar tasıyan bir uğraştır. Zevkli olmasına karşın sanıldığı kadar kolay olmayan, özel beceriler, deneyim ve diplomasi gerektiren bir meslektir. Balenin çalışma ortamında bulunmadan, bale derslerini izlemeden, hatta bu insanları tanımadan, fotograf çekmek olasıdır ; ama bu tür fotograf çalışmaları çoğu zaman teknik hatalarla doludur. Bale kampanileri tarafından istenmeyen fotograflar ve istenilmeyen fotografcılar, bu tür fotografcılar yeni prodüksiyonlara çağrılmazlar.
Sahnelenen herhangi bir yapıttan fotograf çekmeden önce izin almalısınız.

Bale sanatı, tamanen estetiğe dayanan kendine özgü anlatım dili ve teknikleri olan bir sanattır. Klasik baleye tepki olarak doğan modern dansta da klasik baledeki kadar katı olmasa da kurallar ve anlatım teknikleri vardır. Bale fotografcısının tabi ki bir koreograf kadar veya danscı kadar bale tekniklerini bilmesi gerekmez. Ama çoğu zaman hareketlerin, duruşların, geçiş hareketlerinin bilinmesi gerekmektedir. Yalnızca hangi filmin veya nasıl bir kamera ve filtre kullanılmasını bilmek bale fotografcılığı için yeterli değildir.
Bir bale eserinde sanıldığı kadar özgür açı kullanamazsınız. Kullandığınız takdirde, komposizyon açısından güzel bir görüntü verebilir ama bale açısından bir değer ifade etmez. Çünki çizgi yanlıştır veya prima balerin için olumsuz bir tanıtımdır. Bu tür fotograflar sergilenemez ve yayımlanamaz.
Sahneden fotograf çekmeden önce kim ve ne için çekim yapacağınıza karar vermelisiniz.Örneğin bu fotograflar basın da mı kullanılacak, afiş, poster mi yapılacak, siyah-beyaz mı olacak, pozitif mi, negatif mi çekim yapacaksınız ?

Özellikle bale temsillerinde flaş kullanmak hem tehlikeli hem de yasaktır. Sahnenin o büyülü atmosferi, dekor ve kostüm cümbüşünü flaş kullanarak öldürmeniz yanında balerin ve baletlerin sakatlanmalarına bile neden olabilirsiniz. Özel çekimlerin dışında flaş kullanmamalısınız. Çok yüksek ASA lı filmlerle bu sorununuzu çözebilirsiniz. Özellikle Jump, Pürüvet gibi hızlı hareketlerin net fotoğraflarını çekebilmeniz için 125 enstantanenin altına düşmemeye çalışmalısınız.
Sanatcılar her ne kadar profesyonel de olsalar, kamera karşısında kendilerini pek rahat hissetmezler, huysuzlanırlar, hem fotograflarının çekilmesini isterler hem de naz ederler. Bunun çeşitli nedenleri olabilir ; rolünü beğenmemiştir, kostümünü beğenmememiştir, uzaktan çekim yapılmasını isteyebilirler vs. Sahnenin tozunu yutan primadonnasından, prima balesinden bayrak sallayan figüranına kadar herkes kapris yapabilir. Bu gibi durumlarda diplomasi ve dostluklarla sorunları çözümlemelisiniz.

Tüm bunların dışında bale fotograflarının seçimini bir uzman kişi ile yapmalısınız. Bunun dışında çektiğiniz negatif ve pozitiflerin labaratuvarlarınızla ilişkilerinizi, diyaloglarınızı sağlıklı kurmalı ve çok fazla şeyler istemelisiniz. Ayakları kesilmiş bale fotografları ve renk düzeltmesi yapılmamış baskılara razı olmamalısınız. Çünkü bu profesyonel laboratuvarlarda negatiflerde renk düzeltme çok kolaydır.

Bu ve benzeri sorunlara karşın bale (dans) fotografcılığını meslek olarak seçtiyseniz, yada bu konuda fotograflar üretmek istiyorsanız, sahnenin her açısının değişik beceriler, büyük bir enerji ve hayal gücü de gerektirdiğini bilmelisiniz. Sahnenin zor ışık koşulları, aksiyon ve dramatik yapısı da eklendiğinde işin sadece "deklanşöre" basmak olmadığı anlaşılır. Ayrıca deklanşör'e her basışınız bir fotograf demek değildir. Fotografı, önce hayal gücünüzde oluşturacaksınız sonra karanlık oda yada labaratuvarda realize edeceksiniz. Bu iş, bilgi, beceri, deneyim ve diplomasi gerektiren ; rastgele denilemeyecek tatlı bir uğraştır.

Bale tarihi

Fransız Balesi
Bale, Rönesans saray gösterilerinden ve bunları izleyen Fransız ballet de cour’undan gelişti. Genellikle ilkçağ teması üzerinde müzik eşliğinde şiir okuma, dans, mim, ve şarkıyı çok zengin dekor ve giysilerle birleştiren bu oyunları kral ailesi üyeleri ve soylular sarayda kendileri oynarlardı. 17. yüzyılda görülen gerileme yıllarının ardından dansa çok meraklı olan Fransa kralı XVI. Louis (1638-1715), “dansı yeniden kusursuzluğa kavuşturmak” amacıyla 1661’de Kraliyet Dans Akademisi’ni kurdu. Aynı yıl, dansların perde aralarına serpiştirildiği, sözleri Moliére’in, müziği Jean Baptiste Lully’nin olan ilk comédie-ballet sunuldu. Bu olay Lully’nin opera-ballet’ler yazmasına ve bunlar için gerekli profesyonel dansçıları eğitmek amacıyla Kraliyet Müzik Akademisi’ne (ya da Opera) bağlı bir okul kurulmasına yol açtı. Önceleri bu yeni profesyonel dansçılar soyluların duruş ve davranış biçimlerini taklit etmek üzere eğitiliyorlardı. Lully’nin ve bale ustası Pierre Beauchamps’ın yönlendirmesiyle giderek bir gösteri sanatına dönüştü.
Bunu izleyen yüzyılda teknik düzeyde büyük gelişmeler görülen baleye, bir sahne sanatı olarak da yeni bir ilgi doğdu. Jean- Georges Noverre’in (1720-1810) Lettres sur la danse et le ballets (1760; Dans Ve Baleler Üzerine Mektuplar) adlı yapıtı, ballet d’action (konulu bale) ya da dramatik balenin bütün Avrupada’ki gelişiminde önemli bir rol oynadı. Aynı dönemde besteci Cristoph Gluck’un müziği, opera ve baledeki dansa yepyeni bir canlılık ve oyunculuk anlayışı getirdi. Bu dönemde ayrıca, balede üç genre da (tür) ortaya çıktı. Dansçılar sérieux; demi-caractére ve comiuqe (ya da grotesque) gibi üç farklı teknikte eğitiliyordu. Böylece bale de opera gibi, büyük salonlarda oynanan görkemli bir gösteri durumuna geldi. Birçok opera, ara oyunları olarak sunulan bale divertimento’ları içeriyordu.
O dönemin balesi hala aristokrat anlayışları yansıtıyordu. Ama 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında sanayi, toplum, siyaset, ve sanat alanlarında görülen devrimler, balede büyük değişikliklere yola açtı. Özelllikle Fransa’da bale eğitiminde benimsenen üslup ancien régime’in (eski Rejim) ve o dönemdeki sosyete danslarının etkisinden çıktı. 19. yüzyıl başlarının sahne dansı, romantik balenin temsilcileri Marie Taglioni (1804-84) ve Fanny Elssler (1810-84) ile yepyeni bir sanat yönü kazandı. Ayak parmaklarının üzerinde dengeli duruş demek olan Pointe’ın dans terimleri arasına katılmasıyla balerin, kusursuz bir sahne kişisi durumuna geldi. İlk kez profesyonel yazarlar ya da liberettocular bale için senaryolar yazmaya başladılar. Bale tekniğinin Carlo Blasis (1803-78) gibi öğretmenlerce sistemleştirilmesiyle bale dansı, bugün de kabul edilen temel biçimine ulaştı.
Bununla birlikte 1830-50 arasında romantik baleye duyulan yaygın ilginin ardından bu sanat uluslararası etkileşimden uzak kaldı. Rusya ve Danimarka dışındaki ülkelerde balenin sanatsal düzeyi düştü. August Bournonville (1805-79), Jules Perrot (1810-92) ve Marius Petipa (1818-1910) gibi bale ustaları yeni koreografiler yaptılar. Özellikle de Petipa (1818-1910) gibi bale ustaları yeni koreografiler yaptılar. Özellikle de Petipa, Petersburg’da Tchaikovksky’nin müziğiyle Uyuyan Güzel ve (asistanı Lev İvanov’la (1834-1901) birlikte) Kuğu Gölü gibi, bale repertuarında bugün hala yerlerini koruyan klasik yapıtlarını sahneleyerek akedemik baleyi yeniden doruğa yükseltti.
20.yüzyılda balenin Batı dünyasında yayılmasında ve beğenilmesinde en önemli rolü Rusya oynadı. Balerin Anna Pavlova (1881-1931) 20 yıl boyunca durmadan dünyayı dolaştı. Yaşamının son 20 yılında Avrupa’da temsil veren Serge Diaghilev’in kurduğu (1872-1929) Rus Balesi adlı toplulukta uygulanan çalışma düzeni koreograf, sahne tasarımcısı ve besteci arasındaki işbirliğini yoğunlaştırdı.
Hem sanatçıları hem de izleyicileri derinden etkileyen Diaghilev’in bale sanatına yeni bir canlılık ve yeni bir tanıtım getirme çabalarına, onun beş önemli koreografı olan Mikhail Fokine (1880-1942), Vaslav Nijinsky (1888-1950), Leonide Massine (1895-1979), Bronislava Nijinska (1891-1972) ve George Balanchine (1904-83) önemli katkılarda bulundular. Uzun baleler yerlerini tek perdelik balelere bıraktı. Üstelik bale artık öyküsüz olabiliyor ya da çağdaş dünyayı konu alabiliyordu. Dans için yazılmamış müziklerle, alışılmamış ritmler ve sokak gürültüleri içeren partisyonlarla da bale sergilenebiliyordu.
Diaghilev’in ölümünden ve ardından başka Rus Baleleri’nin ortaya çıkışından sonra bale kurma yolunda Batı’da yeni adımlar atıldı. Bu sanata ulusal kimlik ve Akademik bir disiplin kazandırmayı amaçlayan yeni okullar ve topluluklar ortaya çıktı. 1931’de İngiltere’de Vic Wells, (sonradan Sadler’s Wells, daha sonra da Kraliyet Balesi) kuruldu. Ninettede Valois’nın (d: 1898) yönetici, Sir Frederick Ashton’ın da (d: 1906) sürekli koreograf olarak yer aldığı bu topluluk, kısa zamanda ülke çapında önem kazandı. ABD’de yönetici Lincoln Kirstein (d: 1907) ve koreograf Balanchine’in 1934’te kurdukları ona bağlı New York Kent Balesi de benzer bir saygınlık kazandı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra yurtdışı turnelerine çıkan Danimarka Kraliyet Balesi ile özellikle Leningrad’ın Kirov ve Moskova’nın Bolshoy baleleri, dünya kamuoyunda çok büyük etki uyandırdılar.
Bugün her kıtada ve çoğu ülkede bale toplulukları ve okulları vardır. Bale sanatı Diaglilev zamanındakinden çok daha karmaşıklaşmış ve çeşitlenmiştir. Danse d’école’e her tür dans üslubu girmiş, öteki sanatlarla bale arasında çeşitli ilişkiler oluşmuştur. Klasik müzik yerine popüler müzikten ya da sessizlikten yararlanılan, giysilerin en aza indirgendiği ya da çalışma giysilerinin kullanıldığı, dansın kendisi dışında başka bir konusu olmayan baleler, günümüzde bu sanatta görülen yeni eğilimler arasındadır
Rus İmparatorluk Balesi
Rusya baleyi büyük bir sanat yapmayı başarmıştır. Çünkü, kendine has bale ekolüne sahip ender bale okullarından biri olan St.Petersburg Bale Tiyatrosu, iki asırlık klasik bale geleneklerine bağlı kalarak, dünyanın en seçkin bale okulları arasına girmeyi başarmıştır.
XIX. Yüzyıl öncesi bale, müzikli dans gösterilerinin birazcık daha büyüğü olarak tasvir edilmekte ve operadan sonra ikinci dereceli bir konumda bulunmaktaydı. Rus Balesi geleneği, 1738’de Çariçe Anna İoannovna’nın Fransız dans eğitmeni Jean-Baptist Lande’ye aristokratların çocukları için Petersburg’da bir dans okulu açma izni vermesiyle başlamıştır. İmparatorluk Bale Okulu olarak anılan bu merkez zamanla gelişmiş, fakat 1801’de Charles Didelot’un yönetimine geçinceye kadar fazla dikkat çekici yenilik ve başarılar gösterememiştir. Okulun başında 25 yıldan uzun bulunan Didelot okulu tekrar Fransız klasik stilinde düzenlemiş ve okulun performansını en üst seviyelere çıkartmıştır. Klasik Fransız ve Rus folklor temalarını işleyerek, dikkatlice hazırlanmış masalımsı baleleri komplike hazırlanmış sahnelerde sunmuş ve performansları büyük tiyatro oyunlarına çevirmiştir. Puşkin’in eserlerini ilk defa baleye uyarlayan da bizzat Didelot olmuştur.
Rus Balesi’nin bir diğer ihtişamlı dönemi ise 1847’de Marius Petipa’nın İmparatorluk Balesi’ne katılmasıyla yaşanmıştır. Rusya sahnesindeki 56 yıllık kariyeri boyunca altmışdan fazla balenin koreografisini gerçekleştirmiş ve her yeni sezon açılışı için orjinal baleler tasarlamıştır. 1890’ların başlarından itibaren sadece Çaykovski ile çalışmaya başlamış, İmparatorluk Balesi’ni zirveye çıkartan ‘Uyuyan Güzel’, ‘Fındıkkıran’ ve ‘Kuğu Gölü’ balelerinin koreografilerini yapmıştır.
İmparatorluk Balesi’ne diğer bir canlılık Sergey Diaghilev’in (1872-1929) bireysel yaratıcılığı sayesinde oluşturduğu ‘Ballets Russes’ tarafından getirilmiştir. Rusya’nın en iyi dansçı, koreograf, müzisyen ve artislerini bir araya toplayarak dünyanın en güzel temsillerini yaratmayı başarmıştır. Grubun dansçıları arasında Pavlova, Karsavina ve Nijinsky; koreograflar arasında Fokine, Massine, Nijinskaya ve Balanchine; müzisyenler arasında Çaykovski, Chopin, Stravinki ve Rimski-Korsakov; artisler arasında Benois, Bakst, Goncharova ve Picasso bulunmaktaydı. 1909 senesinden itibaren grup Paris’ten başlayarak yurdışı turnelerine çıkmıştır.
İmparatorluk Balesi ‘1917 Ekim Devrimi’ sonrası Sergey Diaghilev ve grubu Ballets Russes’in bir çok üyesinin yurdışına iltica etmesiyle başlıca yıldızlarını kaybetmiştir. Zamanla Moskova’daki Bolşoy Tiyatrosu’nun hazırladığı daha devrimci ve emosyonel prodüksiyonlar Petersburg Balesi’ni gölgelemiş ve ön plana çıkmıştır. Gene de Petersburg Balesi, daha zarif ve klasik gelenekleri ile Rudolph Nureyev, Natalia Makarova, Mikhail Barişnikov gibi yetenekleri yetiştirmeye devam etmiş, maalesef bu son yetenekler de Sovyet dönemi başka ülkelere iltica etmişlerdir.
Petersburg’un tüm balelerinin galaları Marinski Tiyatrosu’nda gerçekleştirilmiştir. 1860’da Albert Kavos tarafından inşa edilen Tiyatro adını Çar II.Aleksandr’ın eşi Maria’dan almıştır. 1935’de Sovyet döneminin belirgin politik şahsiyetlerinden biri olan Kirov’un anısına ismi değiştirilerek ‘Kirov Balesi’ olarak anılmaya başlanmıştır. 1992’de ise tekrar Marinski ismini geri almıştır.
XIX. yüzyılın sonlarında Marinski Tiyatrosu’nda sürekli çalışan iki yüzün üzerine dansçıya sahipti. İmparatorluk Bale Okulu’nun her mezunu bale grubuna dahil edilir ama, bunlardan yalnızca birkaçı coryphee, sujet, prima balerina ve son basamak olan prima absoluta olabilirdi. Bu üst grubun çalıştıkları 20 yıl boyunca tüm masrafları Çar tarafından karşılanır, ardından ise emeklilik maaşı bağlanırdı. Balenin dansçıları sık sık Çarlık balolarına ve davetlerine çağrılır, gözde dansçılara hayranları ve Çarlık Ailesi tarafından değerli hediyeler verilirdi. Son Çar II.Nikolay elmas ve zümrütlerden oluşan muhteşem bir takıyı sevgilisi olan ünlü balerin Kşessinskaya’ya hediye etmiş, balerin ise bu takıyı özel performanslarında takmıştır.
Marinski Opera ve Bale Salonu: İlk kuruluşunda Marinski Opera ve Balesi olarak bilinen bu sahne, Sovyet zamanı (1935) Kirov Opera ve Balesi adını alır. 1992 yılında ise sahnenin tarihi adı geri verilir. Günümüzde Marinski Opera ve Balesi adını alan sahne, bu tarihsel sebeplerden dolayı, yurtdışında Kirov balesi olarak bilinir. 1996 yılında ‘Don Kişot’, ‘Bir Delinin Düşleri’ ve 1999 yılında ise ‘Red Giselle: Bir Balerinin Öyküsü’ adlı gösterilerle ülkemize gelen bale topluluğuna ‘uçan balerinler’ adı yakıştırılmıştır. ‘Kuğu Gölü’, ‘Uyuyan Güzel’, ‘Fındıkkıran’, ‘Gizelle’ gibi klasik yapıtlar bu sahnede izleyebileceklerinizden yalnızca bazıları. balesinin dünya prömiyeri, bizzat burada gerçekleşmiştir.

Bale nedir

Bale, kuralları belli akademik dans (danse d’école) tekniğinin, başka sanatsal öğelerle de birleştirilerek bir sahne gösterisi oluşturacak biçimde sunulmasıdır. Bale terimi, bu akademik dans tekniği için de kullanılır. Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde, dekor ve sahne giysileriyle sunulan, son derece titiz bir danstır. Bir bale, dans, müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir